Siyasal özgürlüğün ve mülkiyet hakkının yalnızca monarka ya da aristokratik zümreye ait olduğu eşitsiz, hiyerarşik yapıyı ifade eden feodal sistemlere herkes için özgürlük, herkes için eşitlik ve herkes için ekonomik refah idealleri yolunda başkaldırı sonucu kurulan modern demokrasi ya da cumhuriyet rejimleri niceliğin niteliğe egemenliğine dönüşüp, vaadlerini gerçekleştiremeyince; aynı idealler uğruna, aynı idealleri realize etme iddiasıyla başka siyasal modeller de ortaya çıkmıştır. Bu modellerden biri de “meritokrasi”dir… Meritokrasi; toplumun liyakat ve ehliyete göre seçilmiş insanlar tarafından yönetilmesidir. Diğer bir deyişle meritokrasi; liyakat ve ehliyete istinaden tanzim edilen siyasal organizasyondur. Fertlerin doğal yeteneklerini eğitim vasıtasıyla son haddine kadar geliştirmek üzere liyakat ve ehliyet kavramlarına odaklanan meritokrasi; sosyal statü ve gelir paylaşımında sabit ve yapısal derecelendirmenin zıddı olarak sosyal mobiliteye ve eşitsizliklerin asgari seviyede tutulmasına yaptığı vurguyla hiyerarşik yaklaşımlardan da kolektivist yaklaşımlardan da faklılaşır. Bu nedenle meritokrasiye yönelik eleştiriler daha çok konservativist ve sosyalist kesimden gelmektedir. Konservativistlere göre, meritokrasi ferdi nitelikleri ve dolayısıyla rekabeti teşvik ederek “cemaat”i ve toplumsal bütünlüğü tehdit etmekte; sosyalistlere göreyse sosyal eşitsizliklerin nihai anlamda Tanrı”nın bahşettiği eşitsiz kabiliyetlerden kaynaklandığını kabul ederek gayrı adil bir sisteme dönüşmektedir.
Meritokrasinin beş tremel prensibi vardır. 1) Irsi Kayırmacılığa Hayır (No Nepotısm): Önemli olan hangi aileye mensup olunduğu değil, ferdi niteliklerdir. Meritokrasi hem monarşi karşıtlığı hem de despotik yönetim karşıtlığı olup, parlamentarizmi içermekle birlikte, siyasi parti aidiyetlerini önemsemez. Parlamento; uzmanlık alanına ilişkin, liyakat ve ehliyet esasına göre seçilen bağımsız milletvekillerinden teşekkül ederken; hükümet de parlamento içerisinden aynı yöntemle teşkil edilir. Mesela; Maliye Bakanı pratik ekonomistler arasından ve yalnızca diğer ekonomistler tarafından; Sağlık Bakanı, sağlık alanında uzman ve sağlık çalışanları tarafından; Savunma Bakanı, savunma alanında uzman, savunma alanında çalışanlardan; Dışişleri Bakanı, dış işlerinde uzman, dış işleri alanında çalışanlardan; Eğitim Bakanı, eğitim alanında uzman ve eğitim alanında çalışanlardan; vs. seçilir. Devlet Başkanı ya da Başbakan da seçilen milletvekilleri arasından ve yine milletvekilleri tarafından seçilir. Kurulan hükümet alanlarında uzman vekiller ve seçilmiş komitelerce sürekli denetime tabi tutulur. Kısacası; temsilciler, liyakat ve ehliyet sahibi oldukları alanlarda, o alanların mensuplarını temsil edecek şekilde, muayyen aralıklara yapılan genel seçimlerle parlamentoyu; parlamento da hükümeti şekillendirir. 2) Eş-Dost, Yandaş Kayırmacılığına Hayır (No Cronyısm): Meritokrasi;liyakat ve ehliyet gözetmeksizin atamayla oluşturulan, patronaj ürünü imtiyazlılıklara da siyasi parti aidiyetleri çerçevesinde kurulan bürokratik oligarşiye de karşıdır. Doğru ve yanlışın tespitiyle ilgili siyasi prensip anlamında politik bakış açısı yerine moraliteyi geçirmek temel zorunluluktur. Başkalarının sizin için ne yapabildiği değil, sizin liyakat ve ehliyetinize istinaden kendiniz için ne yapabildiğiniz ehemmiyetlidir. 3) Ayrımcılığa Hayır (No Dıscrımınatıon): Irk,din, cinsiyet, yaş, vb. farklar önemsizdir. Sosyal statü edinmenin yegâne vasıtası liyakat ve ehliyettir. Liyakat ve ehliyet sahibi olan insanlar Irk,din, cinsiyet, yaş, vb. farklılıklarından ötürü ayrıma tabi tutulamazlar. 4) Fırsat Eşitliği Esastır (Equal Opportunıtıes): Meritokratikdevletteliyakat ve ehliyetin temel taşı eğitimdir. Herkese eğitim hususunda fırsat eşitliği sağlanır ancak herkes yeteneğinin götürebildiği yere kadar gider.Şüphesizi meritokratik eğitimin hedefi, kapitalist demokrasilerdeki gibi hayatı alış-verişten ibaret sanan tüketiciler yetiştirmek değildir. Hakiki eğitim, alış-veriş zihniyetinin karşısındadır, zira özgürlük kredi kartıyla değil, bağımsız iradeyle sağlanır. Meritokrasinin gayesi; tüketim kültürünün aksine nitelikli-erdemli bir yüksek kültür yaratmaktır. Nitelikli-erdemli bir yüksek kültür; insanları kendi yeteneklerini tanımaya cesaretlendirip, emeği ödüllendirerek teşvik ve teşebbüs faaliyetlerini güvence altına alır. Kamu yararını gözetebilecek bilge insanlar tarafından toplumun yönlendirilmesini temin eder. Liyakat ve ehliyete göre pay, her bir ferde istihkakını verdiği ve fırsat eşitliği yarattığı için adaleti tesis eder. 5) Ödül, Liyakat ve Ehliyete Mahsustur (Rewardıng Merıt): Başarının ve ödülün temel şartı emek, say-u gayret ise de başarı için insanlara uygun şartların hazırlanması da önemlidir. Elverişsiz şartları haiz olan ailelerin üyeleri için, uygun sosyo-psikolojik, ekonomik ve eğitsel çevrelerin tanzimi temel bir gerekliliktir. Bunun için kamu kaynakları, eğitim ve sağlık gibi kritik hizmetlere daha eşit erişim sağlamak üzere tahsis edilmelidir.
Meritokratik yönetim modeli her ne kadar Batılı bir orijine sahip ise de muhteva ve prensip itibarıyla onun İslam siyaset geleneğinde karşılığını bulmak da mümkündür. Kur’an-ı Kerimde ve Hadis-i Şeriflerde, işlerin ehil olanlara yani liyakat ve ehliyet sahibi olan kimselere verilmesi emredilmektedir: “Şübhesiz ki Allah size emânetleri ehline (ve erbâbına) vermenizi, insanlar arasında hükmetdiğiniz zaman da adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisa Suresi 58). “İş, ehli olmayana [layık olmayana] tevdi edildiği [verildiği] zaman, kıyameti bekle.” (Buhari). “Emanete riayet edilmezse, fasık ve ehil olmayanlar işbaşına getirilirse, kötülüğünden korkup zalim idareciye hürmet edilirse umumi belalara maruz kalınacağı muhakkaktır.” (Bezzar). “Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur. Onun namazı da, zekâtı da kabul olunmaz.” (Bezzar). Hz. Peygamber, kendisinden valilik isteyen Ebu Zerr Gıfarî’ye şöyle demiştir: “Ebu Zerr, sen zayıfsın, o makam bir emanettir. Sonu da kıyamet gününde bir perişanlık ve pişmanlıktır. Yalnız hak ederek alan ve üzerine düşeni de yerine getiren müstesnadır.” Yine amcası Hz. Abbas, bir yere vali olarak görevlendirilmesini talep ettiğinde ona, bu işin çok mesuliyetli olduğunu hatırlatarak vazgeçmesini söylemiştir. (Müslim) Hz. Ömer de “Müslümanların başında bulunan kişi, dostluk veya akrabalık hatırına bir adamı bir işin başına getirirse Allah’a, Resûlüne ve Müslümanlara hıyanet etmiş olur.” demiştir. (Kâsımî).
İslam siyaset geleneğinde, meritokrasideki gibi, kemiyetin keyfiyete nispetle ehemmiyetli olmadığını bildiren beyanlar da vardır. Mesela; Kur’an-ı Kerim, “ekserun nas” (insanların çoğu) kalıbını şu şekilde kullanmaktadır: “İnsanların çoğu akletmezler.” (29/Ankebut, 63); “İnsanların çoğu cahillik ederler.” (6/En’am, 111); “İnsanların çoğu zanna uyarlar.” (10/Yunus, 36); “İnsanların çoğu hakkı kerih görürler.” (43/Zuhruf, 78); “İnsanların çoğu yoldan çıkmış fasıklardır.” (7/A’raf, 102); “İnsanların çoğu ahde vefa göstermezler.” (7/A’raf, 102); “İnsanların çoğu Allah’ın nimetini bilir ama nankörlük ederler.” (16/Nahl, 83); “İnsanların çoğu şükretmezler.” (2/Bakara, 243; 12/Yusuf, 38); “İnsanların çoğu iman etmezler.” (11/Hud, 17; 12/Yusuf, 103; 13/Ra’d, 1); “Yeryüzünde olanların çoğuna uyacak olursan seni (haktan ve doğru yoldan) saptırırlar.” (6/En’am, 116)…
Özetlemek gerekirse; son tahlilde niceliğin niteliğe egemenliği formuna dönüşen demokrasiye bir eleştiri olarak ileri sürülen meritokrasi, toplumun liyakat ve ehliyet çerçevesinde yönetilmesini savunan bir siyasal iddiadır. Meritokrasi; prosedürel anlamda demokrasiye karşıtlığı ifade etmese de demokrasinin fırsat eşitliği ve liyakat ve ehliyete istinaden tanzim edilmeyişinden ötürü ortaya çıkmıştır (Democracy is “rule of the people, by the people, for the people”. Meritocracy is “rule of the people, for the people, by the most merited of the people”.). Açıktır ki eşitliğin, özgürlüğün ve ekonomik refahın bir imkân olarak herkesi kapsayabilmesi için demokrasiye eklenmesi gereken zorunlu nitelikler vardır. Bu nitelikleri sağlayabilecek olan siyasal faktörse meritokrasidir. Bir başka deyişle adil bir siyasal sistem için usul demokrasi esassa meritokrasi olmalıdır. Darısı Türkiye”nin başına…