Katıldığı bir televizyon programında Prof. Dr. Celal ŞENGÖR, üniversitelerle ilgili olarak mealen şunları söylüyordu: ”Üniversiteler meslek okulları değildir. Zira üniversiteler bilgi üretiminin üniversal seviyede yapılıp, talebelere öğretildiği yerlerdir. Türkiye’de bu anlamda üniversite yoktur. Mevcutların hiç birisi beş para etmez. Adına üniversite denilen bu yerler; içlerinde bilgi üretimi yapmaya çalışan nadir kişiler bulunsa da kurum olarak bunu yapmıyorlar.” ŞENGÖR’ün, “hiç birisi beş para etmez”, ifadesi belki ağır bir eleştiri olarak karşılanabilir ama “üniversal seviyede bilgi üreten kurumlar” olmadıkları gerçeğini reddetmek için de herhalde özel saflık dersi almak icap edecektir. Delil mi istiyorsunuz? Ankara Patent Enstitüsü tarafından 2000’li yıllarla ilgili yayınlanan aşağıdaki istatistiki tespitlere bakın lütfen:
Ülke / Yıl | Patent Başvurusu | Onaylanan Patent |
Japonya 2002 | 371495 | 108515 |
Japonya 2003 | 388879 | 112269 |
G. Kore 2002 | 73378 | 22943 |
G. Kore 2003 | 70680 | 30175 |
Türkiye 2002 | 266 | 21 |
Türkiye 2003 | 388 | 44 |
Acaba durum niçin böyle? Japonya veya Kore’deki akademisyenler çok zeki, çok ahlaklı, çok çalışkan da Türkiye’deki “akademisyen”ler çok aptal, çok ahlaksız, çok tembel, vs. mi? Türkiye’de “akademisyen” diye adlandırılan insanların doğaları Japonya veya Kore’deki akademisyenlerin doğalarından çok mu farklı? Batılı akademisyenlerden bahis bile açmıyorum… Bence asıl sebep (aptal, ahlaksız, tembel, vs. olanları tenzih etmiyorum); sistemin RASYONEL bir temele oturtulmamış olması ve ehil ellerce yürütülmemesidir. Üniversitelerin son yıllarda gözlenen naehil ellerdeki ahval-i pür melali (Cemaziyel evveli de çok farklı değildi de ahirde üzerine tüy dikildi.) irrasyonalitenin boyutlarını göstermiyor mu? Pekii, bu ahval-i pür melali yazıp-çizen BASIN, onu görmesi gerekenler tarafından niçin görülmüyor?
Örnek Olay 1:
“İLK İCRAAT”: “Aksaray Üniversitesi’ne 2015 yılında rektör olarak atanan Prof. Dr. Yusuf Şahin’in ve yardımcılarının döner sermayeden sağlanan ödeneklerinin yönetim kurulu kararıyla (yönetim kurulu kendileri oluyor) rekor şekilde artırıldığı ortaya çıktı. Rektöre yüzde 600, yardımcılarına yüzde 300 zam. Aksaray Üniversitesi Mühendislik Fakültesi ve Eğitim Fakültesi döner sermayelerine yönelik düzenlemelerin yapıldığı şubat ayındaki toplantıda üniversitenin yönetim kurulu, rektör Şahin’in ödeneğini yüzde 600, rektör yardımcıları Prof. Dr. M. Bahaddin Varol, Prof. Dr. Ayhan Özçifçi ve Prof. Dr. Hacı Murat Yılmaz’ın ödeneğini yüzde 300 ve genel sekreter Bayram Ali Yavaş’ın ödeneğini de yüzde 200 artırdı. Yani maaşlarına ilaveten Rektöre her ay 20-30 bin; yardımcılarına 15-20 bin; sekretere de 10-15 bin TL döner sermaye yönetici payı ödenecek.” Eee akideleri “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” olunca… Cübbeli Ahmet Hoca; sözde Müslüman bu tiplerin şöyle dua ettiğini söylüyor: “Haram, helal ver Allah’ım, senin kulun yer, Allah’ım…” Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin…
Örnek Olay 2:
“Türkiye’nin Günlerce Konuştuğu Olayda Neler Oldu: Aksaray Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalına alınacak Yardımcı Doçent pozisyonu için ilan vermişti. İlanda “Fatma Karabıyık Barbarosoğlu üzerine çalışmış olmak” koşulu dikkat çekmişti. Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, hükümete yakın Yeni Şafak gazetesinde uzun yıllardır köşe yazarlığı yapan bir isim. YÖK Tez Merkezi verilerine göre, lisansüstü araştırmalarında Barbarosoğlu’nu çalışmış toplam araştırmacı sayısı 9 iken, bunlar arasında doktora derecesine sahip olma koşulunu karşılayan sadece 1 kişi var. O da Dr. Yılmaz Evat. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ODATV’nin konuyla ilgili haberinin ardından bu kadro ilanını iptal etmişti. YÖK yaptığı açıklamada “Aksaray Üniversitesi Rektörlüğünün, Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı için verdiği ve kamuoyunun eleştirisine konu olan akademik kadro ilan şartlarının, akademik teamüllere ve kriterlere uymadığı anlaşılmıştır” demişti. İptal Edildi Ama… ODATV aylar sonra bu olayın peşinde yeniden düştü. Gördük ki, ilan iptal edilmesine edilmişti ancak ilanla yapılmak istenen yine yapılmıştı. Aksaray Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı’nda Yılmaz Evat, Yardımcı Doçent kadrosuna alındı. Yani YÖK’ün ilanı iptal etmesinin, üniversite için bir anlamı yoktu.”
Örnek Olay 3:
“Aksaray Üniversitesi’nde şehitleri anmak isteyen ülkücü öğrenciler fakültenin girişine Türk bayrağı astı. Ülkücü öğrencilerin iddiasına göre, Rektör Yusuf Şahin’in talimatı üzerine İslami İlimler Fakültesi Dekanı Bahaddin Varol, öğrencilerden bayrağın kaldırılmasını istedi. Dekan Varol, “Rektör Bey’in talimatı var” derken, kendisine karşı çıkan öğrencilere ise, “Şehitleri anmak size mi kaldı.” dediği iddia edildi. Konuya dair, MHP Aksaray İl Başkanlığı da sosyal medya hesabından bir açıklama yaparak, “Bu gibi rahatsızlıklar sadece bölücü ayrıştırıcı terör örgütü mensuplarına özgü hareketlerdir” dedi.” ODATV’nin gündeme getirdiği olay sonrasında, Dekan Bahaddin Varol istifa etti. Varol, İstifa dilekçesinde, “Ülkücü kılığına girmiş FETÖ’cüler” ifadelerini kullanırken, “Bilmiyorum yaşanan bu sıkıntıların AK Partili büyüklerimiz için bir anlamı var mı?” diye belirtti (“Adam”ın kendisi küçük olunca, mecburen “büyükler”ini imdada çağırıyor.). Varol, dilekçesinde, “İslami İlimler Fakültemizin manevi onurunu (neymişse o) ve kurumsal kimliğini korumak adına dekanlık ve rektör yardımcılığı görevinden istifa etmiş bulunuyorum” dedi.”
Örnek Olay 4:
“Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Bağ; İmam Hatip Ortaokulu’nda öğretmen olarak görev yapan eşi Derya Bağ’ı İslami İlimler Enstitüsü’ne Enstitü Sekreteri olarak atadı. Eleştiriler üzerine, Bağ, Pamukkale Üniversitesi’nin kuruluşundan bu yana tüm rektörlerin eşlerinin üniversitede çalıştığını söyledi. Rektör Bağ, “Pamukkale Üniversitesi ya da başka üniversitelerde eşiyle birlikte ilk görev yapacak rektör ben değilim. Benden önce, kuruluşundan beri görev yapan tüm rektörlerin eşleri Pamukkale Üniversitesi’nde çalışıyordu. O zaman her şey normaldi de şimdi mi anormalleşti? O zaman etik sorun yoktu da şimdi mi problem oldu?” dedi. Eşinin İlahiyat Fakültesi ön lisans mezunu olduğunu, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fatültesi’nin lisans programını bitirmek üzere olduğunu, Bereketli İmam Hatip Ortaokulu’nun kurucu müdürlüğünü yaptığını belirten Prof. Dr. Hüseyin Bağ, “Atamayı eşim olduğu için yapmadım. İlahiyatla ilgili konularda yetkin olduğu için yaptım. Eşim iki yıllık ilahiyat ön lisans mezunudur. Ayrıca 4 yıllık lisanstan da son sınıfta iki dersi kaldı. İlahiyattan da mezun olacak. Kesinlikle eşime sıfırdan bir iş sağlama olayı değildir. PAÜ’de rektörlük görevinin yanı sıra Eğitim Fakültesi ve Diş Hekimliği Fakültesi Dekan Vekilliği başta olmak üzere 13 yöneticilik görevini sürdüren Rektör Bağ’ın, ayrıca kendisini üniversiteye bağlı Teknokent Yönetici AŞ’de de Genel Müdür olarak görevlendirdiği belirlendi. Yeni Asır’ın ulaştığı maaş bordrosunda rektör Bağ’ın Genel Müdürlük görevi için alacağı 4 bin 500 liralık maaşına da yüzde 105 zam yaparak, maaşını 9 bin 500 liraya yükselttiği de ortaya çıktı.”
Örnek Olay 5:
“Yükseköğretim Kurulu (YÖK); Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Türk’e yönelik ‘önemli kadrolara yakınlarının yerleştirildiği’ iddiaları üzerine, soruşturma açtı. Türk’ün İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı eşi Prof. Dr. Zeynep Türk görevinden alındı. Rektör Prof. Dr. Murat Türk’ün görev yaptığı 2014 yılından bu yana eşi Prof. Dr. Zeynep Türk’ü dekan vekili, akrabası Prof. Dr. Sabri Ulukanlı’yı rektör yardımcısı, Ulukanlı’nın biyolog eşi Prof. Dr. Zeynep Ulukanlı’yı Mimarlık ve Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Vekili, yine akrabası Doç. Dr. Bülent Öz’ü Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü, Öz’ün eşi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. A. Ayşe Tülin Öz’ü Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Müdürü olarak atadığı ileri sürüldü. Ayrıca rektörün eşinin dayısı Savaş Dündar’ın Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanı, kuzeni Yrd. Doç. Dr. Behçet Dündar’ın da Erzin Meslek Yüksekokulu Müdürü olarak görev yaptığı iddia edildi. Bu atamalarla Prof. Dr. Murat Türk’ün senatoda 7 oy hakkına sahip olduğu ileri sürüldü.”
Örnek Olay 6:
“Eşini Özel Danışmanı Yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Kasman, Görevden Alındı. İzmir’deki Dokuz Eylül Üniversitesinin Rektörü Prof. Dr. Adnan Kasman, hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında, görevden aldı. İzmir’deki Dokuz Eylül Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Adnan Kasman hakkında yürütülün bir soruşturma kapsamında, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından ‘soruşturmanın selameti açısından’ denilerek görevden alındı. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevinden 26 Mayıs’ta istifa ettiği duyurulan Prof. Dr. Banu Esra Aslanertik, Rektör Prof. Dr. Adnan Kasman hakkında, “Zorla ve hukuka aykırı biçimde görevden istifa ettirme, rıza ve bilgi dışında idari işlem tesis etmek” suçlamasıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. İddialara göre Rektör Kasman, aynı üniversitede öğretim üyesi olan eşi Prof. Dr. Saadet Kasman’ı “özel danışmanı” olarak atayıp rektörlük katında oda tahsis etti. Kardeşi Doç. Dr. Şefika Kasman’ı da DEÜ İzmir Meslek Yüksekokulu’nda müdür yardımcısı olarak atadı. Nisan 2017 tarihi itibariyle Şefika Kasman’ın kadrosu DEÜ Makine Mühendisliği’ne atandı. Prof. Dr. Kasman’ın yeğeni Meral Kasman da hızlı yükseldi. Meral Kasman anlaşmalı kurumlarda memur olarak çalışırken DEÜ Döner Sermaye İşletme Müdür Yardımcısı oldu. Ardından Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Sekreterliği’ne atandı. Buradan da kısa sürede terfi ederek şube müdürü oldu. Meral Kasman memur maaşı alırken bir anda 4 bin 150 liralık şube müdürü maaşı ve kadrosunu aldı.”
Örnek Olay 7:
Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celalettin Vatansev’in, dekan olmasının ardından erkek kardeşi, oğlu ve eşinin aynı üniversitede işe alındığı ortaya çıktı.Vatansev ’in işe aldığı kardeşinin başvuru yapan 6 aday arasında 4. sırada olması dikkat çekti. Dekan, uzman doktor eşini de Yard. Doç. olarak atadı. Celalettin Vatansev, 2015 Nisan ayında Meram Tıp Fakültesi Dekanlığına atandı. Vatansev’in dekan olmasının ardından ilk olarak kardeşi Hakan Vatansev, Konya merkezde bulunan Necmettin Erbakan Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak alındı. Üniversiteye başvuran 6 aday arasında ALES sıralamasında 72 puanla 4. sırada yer alan Vatansev’in, üniversitenin yaptığı sınavda ise rakiplerini geçmesi dikkat çekti. Vatansev’in önündeki isimler 26-45 puan aralığında alırken, kendisi 76 puan alarak öğretim görevlisi olarak üniversiteye giren tek kişi oldu. Vatansev’in lisans mezuniyet notunun da 6 aday arasında 5. sırada yer alması, atama konusunda şüphe uyandırdı. Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan ve özel bir şirkette çalışan oğlu Ali Esad Vatansev ise Kasım 2016’da Necmettin Erbakan Üniversitesi inşaat ve Yapı Daire Başkanlığı’nda İnşaat mühendisi olarak işe başladı. Dekan Celalettin Vatansev’in Konya’da özel bir hastanede çalışan eşi, Uzman Dr. Hülya Vatansev, 2017 Kasım ayında Meram Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’na Yard. Doç. Dr. olarak atandı.
Örnek Olay 8:
“Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Abdurrahman Fettahoğlu’nun, öğrencisiyken tanışıp evlendiği eşini, öğretim üyesi yapmak için gösterdiği azim herkesi şaşkına çevirdi. Gönül ilişkisi varken asistan yaptığı 1981 doğumlu Sibel Topdemir’le evlenen 57 yaşındaki dekan Abdurrahman Fettahoğlu, eşine büyük bir hızla doktora yaptırdı. Geçtiğimiz günlerde kendisinin de jüri üyesi olduğu yönetim kurulunda, eşinin öğretim üyesi olarak atanmasını sağladı. Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Abdurrahman Fettahoğlu, 1981 doğumlu Sibel Topdemir ile 2002-2003 döneminde üniversitede derslerine girerken tanıştı ve ikili arasındaki hoca-öğrenci ilişkisi, gönül ilişkisine dönüştü. 2004 yılında İşletme Bölümü Muhasebe-Finansman Ana Bilim Dalı’nda kendisine asistan yaptığı Sibel hanım ile ilişkisini ilerleten dekan, 2005 yılında kendi yönetiminde “İşletmelerde İki Yatırım Türünün Riziko Prim Sorunsalı” konulu bir yüksek tezi hazırlattı ve aynı yıl muradına ererek Sibel hanım ile evlendi. 2005 yılında doktoraya başlattığı eşini jet hızıyla, Haziran-2009′da önce işletme doktoru yapan dekan, sonra da Temmuz-2009′da yardımcı doçent kadrosunda öğretim üyesi olmasını sağladı. Bu arada dekan Fettahoğlu, akademik ahlak kurallarını hiçe sayarak eşinin yardımcı doçentliğe atanma jürisinde bizzat bulundu. Sibel Fettahoğlu 2009-2010 eğitim öğretim yılında, İşletme bölümünde Muhasebe-Finansman derslerine girmeye başlayacak. Sibel Fettahoğlu’nun yardımcı doçent olarak atanmasında işleyen süreç ve yapılan atama, üniversitede adam kayırma söylentilerini de doruğa çıkardı. Dekan eşinin bir kız çocuğu dünyaya getirmesine rağmen, aynı zamanda 4 yıl gibi çok kısa bir sürede doktorasını tamamlaması, üstelik bir de kendisine doktorasını bitirir bitirmez hemen kadro açılması şaşkınlıkla karşılandı.”
Örnek Olay 9:
“Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Gür’ün dosyası her geçen gün daha da kabarıyor. Göreve geldiği Ağustos 2016’dan itibaren hakkında 43 usulsüzlük ve şaibe haberi yapılan ve hakkında onlarca dava açılan Prof. Dr. Ali Gür’ün, hiçbir isnadı tekzip etmemesi ve görevden alınmaması hafızalarda farklı soru işaretlerine sebep oldu. İktidar vekillerinin dahi FETÖ imamı dediği Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Gür’ün, PKK’lı, DHKP-C’li ve FETÖ’cü akademisyenleri illegal olarak görevde tuttuğu iddia edildi. Bu iddianın sahibi Prof. Dr. Hakan Altıntaş. Rektör Ali Gür’ün, görevde olduğu son 16 ayda işlenen illegal faaliyetlerin MİT kayıtlarına da geçtiğini ifade ederek, “Ali Gür, Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde terörden yargılanan öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nevra Akdemir’i açığa almayıp yurt dışına çıkışına izin verdi. Üstelik Almanya’ya kaçan Akdemir’i hâlâ ihraç etmedi. Öte yandan Nevra Akdemir’in yerine PKK’ya yakınlığıyla bilinen BirGün Gazetesi yazarı ve ÖDP’nin milletvekili adayı olan Yrd. Doç. Dr. Ferit Serkan Öngel’i atadı. Ayrıca Öngel’in akademisyenliğe sahte evrakla geçmiş olmasına rağmen” diye konuştu. Rektör Ali Gür’ün, görevde olduğu son 16 ayda işlenen illegal faaliyetlerin MİT kayıtlarına da geçtiğini ifade ederek, “Ali Gür, Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde terörden yargılanan öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nevra Akdemir’i açığa almayıp yurt dışına çıkışına izin verdi. Üstelik Almanya’ya kaçan Akdemir’i hâlâ ihraç etmedi. Öte yandan Nevra Akdemir’in yerine PKK’ya yakınlığıyla bilinen BirGün Gazetesi yazarı ve ÖDP’nin milletvekili adayı olan Yrd. Doç. Dr. Ferit Serkan Öngel’i atadı. Ayrıca Öngel’in akademisyenliğe sahte evrakla geçmiş olmasına rağmen” diye konuştu. Gaziantep Üniversitesi Rektörü Ali Gür, 8 Kasım 2016 tarihinde Güneş Gazetesi’ne verdiği röportajda; “Google amel defteri gibi. Kimin neyi varsa amel defteri gibi döküyor” ifadelerini kullanmıştı. Fakat Ali Gür’ün, Google’a 23 bin lira vererek 2016 Temmuz’unda Google’daki kayıtlarını sildirdiği tespit edildi. Prof. Dr. Ali Gür’ün 2014 yılından önceki arama kayıtlarında birkaç haber dışında hiçbir yorum ve demecinin olmaması da Gür’ün üzerindeki şüpheleri artırıyor. Milletvekili Şamil Tayyar’ın ortaya çıkardığı tutanaklarda, gizli tanık olan dünyanın FETÖ’nün tıp imamı dediği Ali Gür, rektör olduğu 17 aydır tartışmaların gündeminden düşmüyor.”
Örnek Olay 10:
“Bürokraside eş dost akraba atamalarına bir yenisi daha eklendi… Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde‘Taşeron kadro’ listesine giren bin 100 kişi arasından, üniversite üst yöneticilerinin eşleri, oğulları, gelinleri, kardeşleri, baldızları, kuzen ve yeğenleri de çıktı. Mart ayındaki kadro sınavına bu akrabaların tümü katılacak. Sözcü’den Ali Ekber Ertürk’ün haberine göre; listede rektör, rektör yardımcısı, rektör danışmanları, genel sekreter, kütüphane, bilgi işlem ve yapı işleri başkanlarının akrabaları var. Oğlu listeye alınan Yapı İşleri Başkanı Vural Ercins, “Ben hacı adamım, kimsenin hakkını yemem. Oğlum da alnının akıyla listeye alındı” dedi. 2 oğlu ve gelini listeye giren Kütüphane Daire Başkanı Mustafa Hasbek ise “Listeye girdilerse hak ettiler demek ki” ifadesini kullandı. 2 yeğeni listede yer alan Genel Sekreter Hakan Yekbaş da şu ilginç yanıtı verdi: “Yakınımız diye adamlar aç mı kalsınlar?”
Örnek Olay 11:
“Atatürk Üniversitesi Hikmet Koçak´ın Aile Şirketi mi Olmuş? Ülkemizin en köklü üniversitelerinden olan Atatürk Üniversitesi´nde adrese teslim kadro yapılıyor İddiaları gün geçtikçe artıyor. Mevzuata göre kadro ilanlarında yer alan şartların spesifik olmasının yasal olmadığı fakat buna rağmen Atatürk Üniversitesi Akademisyen Kadroları Başta Rektör Prof. Dr. Hikmet Koçak ve üst düzey yöneticilerin birinci ikinci ve üçüncü dereceden akrabalarının işgali altında gibi görünüyor. İddiaya göre; Başta Rektör Hikmet Koçak olmak üzere tüm üst düzey yöneticilerin özel şartlar oluşturarak kadrolar açtıkları ve bu kadrolara da kendi yakınlarını yerleştirdikleri net bir şekilde gözler önüne seriliyor. Rektör Hikmet Koçak´ın Damadı Bünyamin Özgeriş´in Yardımcı Doçent Kadrosuyla Erzurum Teknik Üniversitesine yerleştirildiği, Yine Rektör Hikmet Koçak´ın diğer bir damadını olan Cenk Burak Yılmaz´ın Atatürk Üniversitesinden Yardımcı Doçentlik Kadrosu alınarak İstanbul´da Başhekim olduğu iddialar arasında. Rektör Hikmet Koçak´la ilgili iddialar bunlarla da sınırlı değil. Atatürk Üniversitesi bünyesinde görev yapan ÖZVERİŞ soy isimli kişilerin (GOOGLE araması yapıldığında görülecektir.) yani Rektör Hikmet Koçak´ın Damadı, Damadının kardeşi ve Damadının kardeşinin eşleri de Adrese Teslim Kadro verilerek bir skandala daha imza atmışlardır deniliyor. Bitmedi: Rektör Hikmet Koçak´ın Kızı Fatma Betül, Damadının Kardeşi Mustafa ve Gelini Melis de Aynı şekilde Adrese Teslim Kadro verilerek Atatürk Üniversitesine yerleştirilmiştir deniliyor. Biter mi? Bitmez İddialar: Rektör Hikmet Koçak´ın diğer bir kızı olan Kübra Koçak Yılmaz ise; Fen Edebiyat Kimya Mezunu olmasına rağmen Döner Sermayenin payından faydalandırılmak için Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde Araştırma görevlisi olarak görevlendirildi diye iddia ediliyor. Atatürk Üniversitesinde çıkan bu İddialar yenilir yutulur cinsten değil. Rektör Hikmet Koçak´ın bir an evvel bu iddialara cevap vererek Atatürk Üniversitesinde günden güne çoğalan bu tür dedikoduların önünü geçmesi gerektiğine inanıyoruz.”
Örnek Olay 12:
“Şimdilerde FETÖ olduğuna karar verilen “Paralel Devlet Yapılanması”na ait özel Fatih Üniversitesi’nden; kamu kurumlarını ele geçirme operasyonları çerçevesinde; Rektör İsmail Yüksek marifetiyle, kamu üniversitesi Yıldız Teknik Üniversitesi’ne transfer edilen “öğretim üyeleri”, atandıkları kamu üniversitesinde hiçbir ders vermeden, gerisingeri tekrar Fatih Üniversitesi’nde görevlendirilmişlerdir. Hani derler ya “Bizim bahçede yemleniyorlar, başkalarının kümesinde yumurtluyorlar.”, işte o misal… Kim bilir, belki de özel Fatih Üniversitesi’nin öğretim üyesi eksiğini tamamlamak kamu üniversitelerinin vazifesidir. Görevlendirmeye dayanak teşkil ettiği ileri sürülen 2547 sayılı YÖK kanununun 40-a maddesi aslında istismar edilerek bu tür görevlendirmeler yapılmaktadır… İlgili madde şu şekildedir: “Yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim üyeleri ile ders vermekle görevli öğretim yardımcıları bağlı bulundukları fakülte veya yüksekokulda haftalık ders yükünü dolduramadıkları takdirde, kendi üniversitelerinin diğer birimlerinde veya o şehirdeki yükseköğretim kurumlarında ders yükünü doldurmak üzere rektör tarafından görevlendirilebilirler. Ders yükü içindeki çalışmalar karşılığında ek ders ücreti ödenmez. Haftalık ders yükünün üstünde başka bir yükseköğretim kurumunda görevlendirilen öğretim elemanlarına görev aldıkları kurum bütçesinden ek ders ücreti ödenir”. Açıktır ki ilgili madde kamuya ait kurumlarla ilgili olup, “özel üniversiteler” madde kapsamında değildir… Maddenin özel üniversiteleri de kapsayacak şekilde yorumlanmasının ahlaki meşruiyeti yoktur… Bir öğretim üyesinin kamudan maaş almakla birlikte kamu üniversitesinde hiçbir ders vermemesi, buna rağmen “özel üniversite”de (Fatih Üniversitesi) ders yürütüp aylık 5-6 bin lira para kazanması, meşru gösterilemez. Şikâyet üzerine ilgililer hakkında YÖK soruşturma açmış ise de maalesef “Paralel Devlet Yapılanması” ihlalleri örtbas etmeyi başarmıştır.”
İslam Dünyasının yüz akı simalarından İbni Haldun (1332-1406) Mukaddime adlı eserinde, geçmişte bakın ne diyor: “Medeniyetin gelişmiş olduğu İslam Dünyası’na (Bağdat’a) seyahat eden Avrupalı Hristiyanlar, o bölgede yaşayan insanların hayat standartlarının kendilerinden çok üstün olduğunu görünce, Müslümanların yaratılış itibariyle Avrupalı Hristiyanlardan farklı olduklarını, Tanrı’nın o insanları daha akıllı yarattığını düşünmüşlerdi. Bu düşünce, tamamen yanlıştır. Zira insan tabiatı her yerde aynıdır. Görülen bu farklılığın yegâne sebebi İslam Dünyası’nda rasyonel düşüncenin eseri olan medeniyetin insanların zekâ ve kabiliyetlerini geliştirmiş olmasıdır.” Naehil ellerce idare edilen, rasyonalitenin olmadığı bir sözde üniversitede, üniversal seviyede bilgi üretilebilir mi?