NOT:
Bu yazı, Deniz HAKYEMEZ adlı bayanın13.10.2009 tarihinde http://www.odatv.com sitesinde yayınladığı “Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Nasıl Kovuldum?” başlıklı, sözde eleştiriye cevap olarak kaleme alınmıştır…
CEVAP
Yıldız Teknik Üniversitesi’nden kovulduğu iddiasıyla üniversite yönetimi aleyhine kampanyalar düzenlemeye çalışan “zavallı” bir kadıncağız, kendisini haklı gösterebilmek için her şeye saldırdığı gibi, haddini de aşarak, bir takım imalarla kadro alamadığını söylediği Fen-Ed. Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’ne yeni yönetim döneminde atanmış olan öğretim üyelerine de saldırmış… Adını zikrettiği akademisyenlerden biri de benim… Denilebilir ki “zavallı” bir kadıncağızla yüz-göz olmaya değer mi??? Kabul ediyorum ki değmez ama haddini aşıp, bir takım imalarda bulununca cevap vermek kaçınılmaz oluyor…
1- Rektörlük atamalarına A. N. SEZER ve eski YÖK yönetiminin damgasını vurmasının iyi; Abdullah GÜL ve yeni YÖK yönetiminin damgasını vurmasının ise kötü olduğunu hangi etik ilke gereği ima ediyorsun…
2- Üniversiteler, aslî öğretim üyesinin yokluğundan ötürü ücretli ders verdirttikleri dışardan birilerine her öğretim döneminde ders ya da kadro vermek mecburiyetinde değiller ki sana da versinler… Böyle bir yasal zorunluluk mu var sanıyorsun??? Herhangi bir kadroya atanmış değilsin ki kovulasın…
3- Kadro alamamışsan, sebebi biz miyiz??? Profesörlük kadrosuyla okutmanlık kadrosunun alakası nedir???
4- Öğretim üyelerine yönelik ima etmeye çalıştığın kabahat, eğer yeni yönetim döneminde atanmış olmalarıysa aynı yönetimden niçin kadro talep ediyorsun??? Başkaları yapınca kabahat, sen yapınca meziyet mi oluyor??? Akıl yürütmeden anladığın bu mu???
5- Okutman olup olmadığın da meçhul ya şayet herhangi bir üniversitenin kadrolu okutmanıysan halâöğrenemedin mi profesör varken okutman ders talep etmez, edemez…
6- Prof. Dr. Neşet TOKU, primitif mantığınla ima ettiğin gibi (adını andığın diğer öğretim üyelerinin de muhtemelen cevabı aynıdır) Zaman gazetesinin ve Taraf gazetesinin “kadrolu” yazarı olduğu için değil (kadrolu yazar da olsak hani), 20 YILLIK AKADEMİSYEN olduğu için Yıldız Teknik Üniversitesi kadrosuna atandı… Kaldı ki bu atama Prof. Dr. Neşet TOKU için bir kadro değişikliği değil, sadece bir üniversite değişikliğinden ibarettir…
7- Zaman, Yeni Şafak, Vakit, Taraf ve Star gazetesinde değil de diğer gazetelerde yazı yazan insanların makbul akademisyenler olduğuna bu idrak ile sen mi karar vereceksin???
8- Üniversitelerde sözleşmeli ders veren öğretim görevlileri bulunduğunu ve akademik kadrolara atanma işleminin Bölümün yetkisinde olduğunu iddia etmenin akademisyenlikle ilgisi mi var sanıyorsun???
9- “Toplumsal Yapılar ve Tarihsel Dönüşümler”, “Bilim, Etik ve Toplumsal Sorumluluk”, “Bilim Felsefesi”, “Felsefeye Giriş” gibi dersler, parlak zekânla ima etmeye çalıştığın gibi niteliği sadece Zaman, Yeni Şafak, Taraf ve Star yazarlığı olanlarca değil, asıl niteliği akademisyenlik olan öğretim üyelerince verilmektedir… Fena mı???
10-Prof. Dr. Neşet TOKU’nun tamamen farklı bir platformda sormuş olduğu; “Üniversitedeki `normal` bir gencin mutlaka din karşıtı olması mı gerekiyor? ‘Normal’ olmak için ille de flört etmek, çılgın-popüler müzik dinlemek, uçuk-kaçık korku ya da porno filmleri seyretmek, alkol ya da uyuşturucu kullanmak, evlilik dışı birlikte yaşamak mı lazım?” yollu soruları artık YTÜ öğrencileriyle tartışabilecek olması seni niçin bu kadar rahatsız ediyor??? Prof. Dr. Neşet TOKU’nun sadece bu yazısını değil, internet kanalıyla daha onlarca yazısını ve kitaplarını temin edip okuman, elbette bir şeyler öğrenmen için sana faydalı olacaktır… Kaldı ki şayet sen o işleri yapmak istiyorsan engel olan mı var???
11-Prof. Dr. Neşet TOKU ile “bilimsel çalışma” ve “özerklik” tartışması yapabilecek kapasitede olduğunu mu zannediyorsun???
12-“Türkiye’nin yaşadığı ikinci modernleşme sürecini” kimin nasıl algıladığı hususunda sürmüş olduğun iz şüphe yok ki sadece seni bağlar…
13-Son olarak; “Yeni “entelektüel sermaye” Yıldız Teknik Üniversitesi’ne hayırlı olsun…” cümlendeki “entelektüel” tabirini tabii ki kabul ediyorum… “Sermaye” tabiri ise kendini tatmin etmek için piyasaya çıkıp, önüne gelene asılıp, saldıran senin gibilere yakışır…
Prof. Dr. Neşet TOKU
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ’NDEN NASIL KOVULDUM?
Şöyle başlayalım: Yalnızca ben kovulmadım…
Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bir süredir sözleşmeli personel statüsünde Felsefe dersleri veriyordum. Üniversitede İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümünde sözleşmeli olarak ders veren öğretim görevlilerinin tümüne yakınının işlerine son verildi. Bildirilen gerekçe, dekanlığın bölüme yeni kadrolu öğretim görevlileri aldığı ve tüm derslerin kadrolu çalışanlarca verilmesini istediğiydi.
Böylece, Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü, yeni öğretim yılına girerken pek çok “kadrolu” Zaman, Yeni Şafak, Vakit, Taraf ve Star gazetesi yazarı kazanmış oldu.
Elbette, salt görevime son verildi diye, hınçla ve kötü niyetle, YTÜ öğrencilerinin tümünün almakla yükümlü olduğu dersler de veren bölümün kazandığı bu yepyeni ve zenginleştirici sese itiraz edecek değilim.
Sözleşmeli ders veren öğretim görevlilerinin, derslerin başlamasına bir hafta kala kapı dışarı edilmesiyle açılan boşluğun doldurulması ile YÖK’ün ve Abdullah Gül’ün damgasını vurduğu rektörlük atamaları, bu rektörlerin atadıkları dekanlar arasında bağlantı kurmak düpedüz kötü niyetlilik olur.
Bu yeni “kadrolu” Zaman, Yeni Şafak, Vakit, Taraf ve Star gazetesi yazarları, varsın, bölüm tarafından alınmış değil, Dekanlık tarafından atanmış olsun.
Varsın, “Toplumsal Yapılar ve Tarihsel Dönüşümler”, “Bilim, Etik ve Toplumsal Sorumluluk”, “Bilim Felsefesi”, “Felsefeye Giriş” gibi dersler artık bir de Zaman, Yeni Şafak, Taraf ve Star yazarları tarafından verilsin…
Fena mı?
Böylelikle, YTÜ öğrencileri, yazılarını Zaman, Vakit, Ortadoğu ve Taraf gazetelerinde bulabileceğimiz, ayrıca Gagavuz Özerk Cumhuriyeti Meclisi tarafından verilen devlet nişanıyla ödüllendirildiğini öğrendiğimiz yeni hocaları Yrd. Doç. Dr. Süleyman DOĞAN’dan, örneğin “Müslüman Türk milletini bozmak için top ve popun adeta bir din gibi sunulmaya çalışıldığını” ve “mutluluğun kaynağının aile ve inancımızda yattığını”öğrenebilecekler. (Aylık Kız Kulesi gazetesi, Temmuz 2004) Top ve pop’a ben de belli ölçülerde antipati beslediğimden bir iki dersine girip düşünce ve inanç dünyamı zenginleştirmeyi düşünebilirdim… Ne var ki, artık bizlerin YTÜ’ye girmesi yasak.
İlginç bir tesadüf eseri, gene Zaman ve Taraf gazetelerine yazılar yazan yeni YTÜ hocası Prof. Dr. Neşet TOKU “Üniversitedeki `normal` bir gencin mutlaka din karşıtı olması mı gerekiyor? ‘Normal’ olmak için ille de flört etmek, çılgın-popüler müzik dinlemek, uçuk-kaçık korku ya da porno filmleri seyretmek, alkol ya da uyuşturucu kullanmak, evlilik dışı birlikte yaşamak mı lazım?” yollu sorularını artık YTÜöğrencileriyle tartışabilecek (Zaman, 31. 10. 2006). YTÜ’nün son öğrenci şenliğine içki yasağı getirilmiş olduğundan, Sayın TOKU’nun normal öğrencileri porno film, cinsellik ve uyuşturucu batağı ile din karşıtlığından kurtarmasının bir nebze daha kolay olacağı umudunu taşıyorum.
Bilim Felsefesi dersini Doç. Dr. Caner TASLAMAN veriyor. Kitaplarının başlıkları, YTÜöğrencilerinin Bilim Felsefesi dersindeki olası tartışma başlıklarının neler olabileceği konusuna ışık tutuyor: “Kuantum Teorisi, Felsefe ve Tanrı”, “Evrim Teorisi ve Tanrı”, “Big Bang ve Tanrı”, “Din Felsefesi Açısından İzafiyet Teorisi”, “Din Felsefesi Açısından Entropi Yasası”. Birikimli ve üretken bir kişi olduğunu anladığımız Sayın TASLAMAN’ın, “pozitivist ve hatta materyalist ne idüğü belirsiz bilimcilik ve bilgiçlik” (Prof. Dr. Neşet TOKU, Zaman, 31. 10. 2006) konusundaki görüşleri neler olur bilemiyoruz, ama çoğunluğu mühendislik eğitimi alan öğrencilerinin öğrenme şansını kazanmış olması sevindirici bir gelişme.
Yeni Şafak’ta yazılarını okuyabileceğimiz Prof. Dr. Sait ÖZERVARLI bilim felsefecisi değil; ancak Sayın TASLAMAN gibi üretici. Kitapları arasında “Hz. Nuh’tan Günümüze Cizre”, “İbn Teymiyye’nin Düşünce Metodolojisi ve Kelamcılara Eleştirisi”, “Kelamda Yenilik Arayışları 19. Yüzyıl Sonu 20. Yüzyıl Başı” ve “Alaeddin el-Üsmendi ve lübab ü’l-kelam”. YTÜ bünyesinde Felsefe Bölümü olmadığından, henüz İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı da yok. Belki, bu durum yakında değişir… Sayın ÖZERVARLI, şimdilik “Felsefeye Giriş” dersinde faydalı kılacak.
YTÜ öğrencilerinin yeni öğretim yılı itibariyle faydalanabilecekleri isimler, yukarıda saydıklarımdan ibaret değil. Kitabı, Fehmi Koru ve Şamil Tayyar’ın da yayınevi olarak tanıdığımız Timaş yayınlarından Yrd. Doç. Dr. Göknur AKÇADAĞ ile Yeni Şafak, Taraf ve Star gazetelerinde yazıları yayınlanan Ergün YILDIRIM da YTÜ’nün yeni kadrolu hocalar takımından…
Sayın YILDIRIM, rektör atamalarından önce Yeni Şafak’a yazdığı bir yazısında şöyle demiş:
“YÖK Başkanı ve Cumhurbaşkanımız GÜL, hükümete yakın davranmakla suçlanabileceği korkusuyla salt sayı çoğulluğuna dikkat ederek hareket ederlerse, olağanüstüşartlarda yapılanan üniversite düzeni aynen devam eder. Bu nedenle önemli olan rektörlerin AKP`li olup olmaması değil, bahsettiğimiz entelektüel sermayenin dolaşımına izin verecek nitelikler taşıyıp taşımamalarıdır. Türkiye`nin yaşadığı ikinci modernleşme sürecini algılayabilmesi, bilimsel çalışma ve özerkliği üstün tutmasıdır.” (02.07.2008)
YTÜ’nün Zaman, Yeni Şafak, Vakit, Taraf, Star ve Timaş yazarı kadrolu hocalarıyla “bilimsel çalışma” ve “özerklik” tartışması yapma fırsatım olmadı. Ancak her birinin “Türkiye`nin yaşadığı ikinci modernleşme sürecini” algılayabildiği izlenimi edindim. Bundan sonraki süreç YTÜöğrencilerinin de bu süreci algılaması sürecidir…
Sayın Yıldırım’ın da bahsettiği gibi, “önemli olan rektörlerin AKP`li olup olmaması değildir”. Öyledir diyecek olsam, kötü niyetli olurum.
Yeni “entelektüel sermaye” Yıldız Teknik Üniversitesi’ne hayırlı olsun…
Deniz HAKYEMEZ