Hukuk felsefesinin cevaplandırmaya çalıştığıüç ana soru vardır: 1- Hukuk, nasıl tarif edilmelidir? 2- Hukuk, meşruiyetini nereden alır? 3- Hukukun mahiyetini belirleyen temel kavramlar nasıl yorumlanmalıdır? Okumaya devam et
Hukuk felsefesinin cevaplandırmaya çalıştığıüç ana soru vardır: 1- Hukuk, nasıl tarif edilmelidir? 2- Hukuk, meşruiyetini nereden alır? 3- Hukukun mahiyetini belirleyen temel kavramlar nasıl yorumlanmalıdır? Okumaya devam et
Kategorik eşitlik temelli monarşi ve aristokrasilerin, doğal eşitlik temelli demokrasi ya da cumhuriyetlere dönüşmeye başladığı Hümanizm ve Aydınlanma dönemlerinde Avrupa’da tartışma konusu olan siyasal özgürlük meselesi, benzer bir biçimde İslam dünyasında da tartışma konusu olmuştur. Okumaya devam et
Devleti açıklamaya ya da anlamlandırmaya çalışan teoriler; devletin temelde ne olduğu, niçin ve nasıl geliştiği ve mensuplarına eğer varsa hangi faydaları temin ettiği hususunda bir uzlaşmaya kavuşmuş değil iseler de ilgi konusu olmayı öteden beri sürdürmektedirler. Şüphe yok ki kurumsallaşmış siyasi otorite olarak devlet, tarihte görülen iktidar örgütlenmelerinin her zaman için en buyurgan ve en kapsayıcı olanıdır. Dün ve bugün olduğu gibi, yakın gelecek için de beklenen odur ki gerçek egemenliğin sınırları, devletin sınırlarını aşamayacak, en genişçaplı siyasal örgüt olarak da varlığını devam ettirecektir. Okumaya devam et
NOT:
KARABAŞOĞLU Metin adlı tanımadığım bir kalemşör, Zaman Gazetesinin 1 Mart 2010 tarihli Kitap ekinde, şahsıma ait Risale-i Nur’da Felsefe Eleştirisi başlıklı monografiyi kendince tenkit etmişti… Elbette ki kimse tenkitten müstağni değildir… Ancak, tenkit yazısını yayınlayıp, gönderilen cevabı yayınlamamak ahlaklı bir tavır olamaz… Ne yazık ki ilgili Zaman Gazetesi editörü gönderdiğim cevabı yayınlamamıştır… Şair ne kadar da haklı; “Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat… Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde…”
“Muhafazakâr demokratlar”ın iktidarda bulundukları son on yılda; Türkiye’nin, sözde cumhuriyet adına 1920’lerde başlayan diktatöryal uygulamalardan kurtulup, gerçek cumhuriyet ve hukuk devleti olma yönünde hayli mesafe kat ettiği inkâr edilemez… Ancak, emeği geçenler açısından, aslolan şayet ahlaksa (özellikle İslam ahlakı) bu uğurda çalışmak bir lütuf değil, bir vazife olarak görülmelidir (Kavmin seyyidi, kavme hizmet edendir)… Okumaya devam et
NOT:
Bu yazı, Deniz HAKYEMEZ adlı bayanın13.10.2009 tarihinde http://www.odatv.com sitesinde yayınladığı “Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Nasıl Kovuldum?” başlıklı, sözde eleştiriye cevap olarak kaleme alınmıştır… Okumaya devam et
Hayatı ve varlığı rasyonel zeminde açıklama ve anlamlandırma girişimi olarak felsefe, Batı kaynaklı bir düşünce tarzıdır. Her ne kadar felsefi düşünce pozitivizm ve materyalizmden ibaret değilse de modern Batı medeniyetinin temelini teşkil eden unsurların en önemli iki ayağını bu akımların oluşturduğunu söylemek pekâlâ mümkündür. Okumaya devam et
Modern-ulus devletlerin günümüzde en fazla eleştiriye tabi tutulan yönü, hiçşüphesiz ulusal, kitlesel ve resmi eğitim veren kurumlarının; yurttaşların etnik kökene, dile ya da dine dayanan kendilerine özgü kültürel kimliklerini “eşit tanıma”maları ve farklılıklara aynı ölçüde saygı göstermemeleridir. Okumaya devam et
İslam düşüncesinin yüz akı simalarından İbni Haldun iki farklı hayat tarzı anlamında, iki tür ‘umran’dan söz eder. Okumaya devam et
Modernite, Avrupa’da Aydınlanma Çağı ile başlayan ve sonraları bütün dünyayı etkisi altına alan Batı’ya özgü yaşama biçiminin adıdır. Okumaya devam et